8.03.2019
Tarih boyunca kadınların hayatın her alanında olduğu gibi, sporda da varlık ve temsiliyetinin yolunu açan ilham veren kadınlar oldu. Olimpiyat Oyunlarında ülkemiz kadınlarının da başarıyla mücadele edebileceğini, genç nesillerimize Olimpiyat hayalleri kurabileceklerini aşılayan, teşvik eden kadınlardan belki de en başta gelenler Halet Çambel ve Suat Fetgeri Aşeni oldular. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, ülkemizin ilk kadın Olimpiyat sporcularının yaşamlarına biraz daha yakından bakalım, onları şükran ve özlemle analım.
Halet Çambel
1916 yılında Berlin’de dünyaya geldi. Babası Almanya'da askeri ateşelik görevi yapan ve Atatürk'ün yakın arkadaşlarından Hasan Cemil Bey, annesi ise dönemin Berlin Büyükelçisi İbrahim Hakkı Paşa'nın kızı Remziye Hanım'dı.
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte ailesiyle Türkiye’ye gelen Halet Çambel, Arnavutköy Kız Lisesi’ne yazıldı. Kendi anlatımıyla zayıf bir çocuk olarak doğan Halet Çambel, bu sağlıksız yaşamı spor yaparak atlatabileceğine inanarak okul çağlarında yüzme, kürek, okçuluk, binicilik, bisiklet, eskrim gibi çeşitli sporlarla uğraştı.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nde antrenörlük yapan Robert Koleji Spor Eğitimi Öğretmeni Rus Alexander Nadolski’den eskrim dersleri alan Halet Çambel, yurtiçindeki birkaç yarışmaya katıldı ve Cumhuriyetin onuncu yılında Ankara’da yapılan gösterilere eskrimci olarak katıldı.
Berlin 1936
1935 yılında Arnavutköy Lisesi’nden mezun olduktan sonra arkeoloji eğitimi için Paris’e giden Halet Çambel, burada da spordan hiç kopmadı. Paris’te binicilik ve eskrim derslerini sürdüren Çambel, takvimler 1936 yılını gösterdiğinde, o tarihe kadar gerçekleşmemiş bir şeyi deneyimleyecekti. Berlin 1936 Olimpiyat Oyunları’na, Suat Fetgeri Aşeni ile birlikte davet edilen iki ilk Türk kadın sporcudan biri olacaktı.
Olimpiyat Oyunları için çalışmalarına hız veren Halet Çambel, Budapeşte’de bir ay süreyle kamp yaparak Oyunlara katıldı. Ülkemizin ilk kadın Olimpiyanı, Olimpiyatlarda derece alamasa da, binlerce kız çocuğunun Olimpiyat hayal kurmasında yolu açan kişi oldu.
Halet Çambel, Oyunlara hazırlık sürecini şöyle anlatıyor: “Bizi bir kampa aldılar ancak antrenörümüz Nadolsky’nin bizimle gelmesine izin verilmedi. Budapeşte’de bizim için görevlendirdikleri Macar antrenör ise tekniğinin çok sert olmasından dolayı, bize kendi tekniğimizi de kaybettirdi. Sonucundaysa, ne kendi tekniğimizi koruyabilmiş, ne de yenisini edinebilmiştik.”
"Şövalyelerden etkilendim"
Olimpiyat Oyunlarından uzun yıllar sonra, 2012 yılında yaptığı bir söyleşide, eskrime nasıl başladığını sorulduğunda Halet Çambel, şöyle yanıtlıyor: “Okuduğum Alman kitapları, şövalyeler hakkında hikayeler içerirdi. Onlardan çok etkilenirdim. Bu hikayeler, eskrimi seçmemi sağlayan sebeplerdi.”
Spor yaşamından sonra arkeoloji alanında ilerleyen ve ülkemizin önde gelen arkeologlarından olan Halet Çambel, 1940’lı yıllarda Alman arkeolog Helmuth Bossert ile birlikte Karatepe’deki Hitit yerleşiminde arkeoloji çalışmaları yürüttü ve Hitit hiyerogliflerinin çözülmesini sağladı.
İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Profesörü Halet Çambel, Üniversitenin Tarih Öncesi Arkeoloji Bilim Dalı Başkanlığını 1985 yılına kadar sürdürdü. Daha sonra emekli olan Halet Çambel, Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına arkeolojik kazılarda bulundu.
Böylesine dolu ve başarılı bir yaşamın sırrını, Halet Çambel vefatından iki yıl önce verecekti: “Çalışmak, çalışmak, çalışmak."
Suat Fetgeri Aşeni
1916 yılında bir sporcunun kızı olarak dünyaya gelen Suat Fetgeri Aşeni’nın babası, Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün ve Türkiye’nin ilk spor organizasyonlarından olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kurucularından biriydi. Aynı zamanda iyi bir güreşçi ve cimnastikçiydi.
Babasının verdiği destek ve cesaretle çok küçük yaşta spora başladı. Cimnastikle başladığı spor yaşamına eskrimle devam etti. İlk kadın eskrimci olduğundan rakipleri erkekti. Kısa süre sonra en iyi arkadaşı olan Halet Çambel rakibi oldu. İkisi birlikte Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nde antrenörlük yapan, Robert Koleji Spor Eğitimi Öğretmeni Rus Alexander Nadolsky’den eskrim eğitimi aldılar.
1935 yılında, ilk uluslararası yarışma fırsatını değerlendirerek, ikisi de Sovyetler Birliği’ne karşı sembolik eskrim yarışmasına katıldılar. Çok iyi dereceler aldılar ve ertesi yıl eskrim milli takımına seçilerek Berlin 1936 Yaz Olimpiyat Oyunları’na katıldılar.
"Büyük bir gururdu"
Suat Fetgeri Aşeni, Türkiye’nin Olimpiyatlara katılan ilk kadın sporcularından biri olmasının kendisi için anlamını şu şekilde ifade edecekti: “Olimpiyat Oyunları’nın büyük coşkusunu yaşayan iki kadın sporcudan biri olmak benim için büyük bir ayrıcalık ve gurur kaynağıydı.”
Suat Fetgeri Aşeni için Berlin 1936’nın ayrı bir önemi de vardı: “Babam da Oyunlar Kafilesinde görevli olarak yer alıyordu. Baba-kız Olimpiyatlarda, dünyanın en büyüleyici organizasyonunda olmamız, unutulmaz bir deneyimdi”
Olimpiyatlarda alınan madalyalar kadar katılmanın da ne kadar önemli olduğunu Suat Fetgeri Aşeni’nin şu sözlerinden bir kez daha anlıyoruz: “İlk rakibim Çekyalıyı 5-0, ikinci rakibim ABD’liyi 5-3 yenerek ikinci tura yükseldim. Burada İsviçreli rakibime 5-4 kaybederek elensem de, böylesine bir organizasyonda ülkemi temsil etmek ve iki maç kazanmak beni çok mutlu etti ve büyük gurur duydum.”